Tipoloji?
Binlerce yıldır var olan fakat malum nedenlerle gizli saklı yaşanmak durumunda kalınan bir inanç biçiminin, günümüzde haklı taleplerle birlikte yeniden gündeme gelmesi ve bu inanışın mekânının nasıl kurgulanacağı konusu diğer “inanç mimarisi” denilebilecek tipolojik yaklaşımlardan farklılık göstermektedir. Geçmişle kopmuş olan bağları varmış gibi kabul etmek ve onun üzerinden yeni mekân kurguları yaratmak yerine Alevilik inancının ritüelleri üzerinden sıfırdan başlayan bir okuma yapmak hem inancın ruhuna hem de tasarım pratiğinin “etik” değerlerine uygun olacaktır. Projede ortaya konan yaklaşım, tasarım verileriyle birlikte (coğrafi, kültürel, programatik, vb gibi) çağdaş bir inanç yapısı üzerine düşünürken, içinde huzur bulunulan, kapısından girildiğinde, etrafında dolaşıldığında -özellikle de İstanbul gibi bir metropolde- günlük rutinin bir anlığına da olsa duraksadığı bir çevre nasıl olmalıdır gibi sorulara bir yanıt arayışıdır.
Yer
Proje arazisi Beylikdüzü’nde, inşaat çağının getirdiklerinden / götürdüklerinden nasibini almaya başlamış, İstanbul’un diğer genişleyen çeperlerinde olduğu gibi daha önce yerleşimin olmadığı bir vadi içinde yer almaktadır. Çevresinde oluşmaya başlamış yapı kümeleri bugün ülkenin herhangi bir yerindeki herhangi bir adanın karakterinden farksızdır. Özgün olan belki de tek şey arazinin kendisidir. Bugün vadinin diğer yamacına doğru önünde engel olmadan görüş olanağına sahip arazi, muhtemelen bundan bir kaç on yıl sonra bu olanağa sahip olamayacaktır. Yapı programı içerisindeki ana karakteristik öğelerin (cem meydanı, muhabbet meydanı) projedeki konumlanışı bu nedenle aktif ulaşım aksına yakın, görüldüğünde doğrudan fark edilebilir, merak uyandırabilir ve davet edebilirdir.
Park-Spor Alanı-İnanç/Kültür Kompleksi
Yapı adasının yapılaşmaya izin verilen kısmının dışında park ve spor ayrı olmak üzere önerilmiş işlevler, Cemevinin (Aleviliğin) insanın sadece iç dünyasıyla değil çevresiyle, sosyal ilişkileriyle kurduğu bütüncül ilişkinin de verdiği cesaretle, doğrudan tanımlanmamış, kullanıcıların kendi kullanımlarıyla şekillenebilecek kent parçaları olarak ele alınmıştır. Ancak bu şekilde kültür ve inanç kompleksi ile çevresindeki belli bir işlevle tanımlanmamış yeşil alanın iç içe geçebileceği, Maçka Demokrasi parkı örneğinde olduğu gibi kullanıcıların keşifleriyle şekillenen, insan eliyle yapılmış, doğa ile insan arasına giren şeylerin olabildiğince az kullanıldığı kentsel bir “zemin”dir.
Tuğla
İbadete, inanca ev sahipliği yapmanın yanında dini yapılar aynı zamanda birer temsil öğesidirler. Tuğla gibi yüzlercesi, binlercesi bir araya gelerek bir yapıyı/sistemi oluşturan, bir tanesinin eksikliğiyle bütünün zedelendiği elemanlarla, Alevilik inancı ve yaşamındaki öğretiler metaforik paralellikler taşır. Aynı zamanda topraktan yapılan bu elemanlar inanışta önemli bir yere sahip kızıl, kırmızı toprak tonlarındadır. Projede ibadet mekânlarının çevresinde boşluklu, geçirgen bir ikincil çeper olarak kullanılmasının yanında kaplama olarak diğer kısımlarda cephe karakterini oluşturan ana unsurdur.